YAZILAR

KOMÜNİSTLER MOSKOVA’YA! – Serdar AYDIN

Bahar Aslan, “ Moskova Defteri/Komünistler Moskova’ya” adlı ikinci kitabı ile okuruyla yeniden buluştu. İlk kitabı “Derin Uyku” 2003 yılında çıkan Aslan, geçen zaman içerisinde üretimini sürdürerek yeni kitabını oluşturmuş ve bu oluşum ile gerek dil kavrayışını, gerekse de tekniğini geliştirerek, yazı serüveninin zamana aşkın niteliğini bir kez daha ortaya koymuş …

AYRINTILAR...

GÖĞE BAKMA DURAĞI – Ali Hikmet EREN

Mola verdik. Güneşi öyle bir ayarlamalıydık ki, yüzümüz ışığın azizliğine uğramasın… Eğilip büküldük, mola yerinde, sıra sıra park etmiş ve yıkanmayı bekleyen, silecekleri kaldırılmış otomobillerin arasından nihayet en uygun açıyı bulup, çektik fotoğrafı. Fikir Mahzun’dan çıkmıştı. Gökyüzünün maviliği ve o mavilikte parçalanmış bulutlar arasında, bulutlara mı, kuşlara mı, yoksa sadece …

AYRINTILAR...

PAZARTESİ PAZARTESİ – Murat DARILMAZ

Sizi bilmem ama pazar günü geldiğinde beni bir sıkıntı basar. Pazartesiye amaçsızca direnir pazar, boşa bir çabadır onunkisi, bunu kendi de bilir. Kendimi gergin ve stresli hissetmemden alıkoyamaz maalesef. Önünde sonunda gelecektir pazartesi, kurtuluşu yoktur. Meğer evrenselmiş bu pazartesi sendromu. Sadece bende var sanıyordum. Çevremdeki işi olan- olmayan, öğrencisinde, hatta …

AYRINTILAR...

DENİZDEN GELEN – Gökhan TOK

Bu gece benim leşimi denizden çıkardılar. Derinde, dans eden yosunların arasında ve suskun balıklarla yan yana, belki aradığım huzur vardı orada. Gözlerim yerinde dursaydı bakardım beni bulanlara, ellerinin içinde benim soğukluğumu tutuyorlardı, göremedim. Bu gece geçmişten gelen bir hayali, yitik bir ruhu çıkardılar denizden. Bu gece beni derinlerde buldular. Orada …

AYRINTILAR...

UMRUMDAKİ DÜĞÜMLER – Tarhan GÜRHAN

-Bir Tuturukçunun Notları-   İlk okur, sanırım ilk yazardı. Peki, ilk ne sordu? Ben ne yazıyorum!?   Cevapları olmayan sorular vardır. Cevapları olan ama verilmeyen sorular vardır. Cevapsız sorular vardır. Özellikle yanlış cevap bekleyen sorular vardır. Cevapları verilen sorular vardır. Konservatuar soruları vardır. Kulağa küpe sorular vardır. Daha aklıma gelmeyen …

AYRINTILAR...

“CAZI VE ŞİİRİ KURTARMAK” MI? – Serdar AYDIN

Bir şeyin kurtarılması, kurtarılacak olanın içerisinde bulunduğu ahvalin vahametini vurgular öncelikle. Bu durum, kurtaran ile kurtarılan arasındaki ilişkinin de önemini ortaya koyar. Kurtaran, eğer elini çabuk tutmazsa, kurtaracağı bir şey kalmayabilir. Ya da kurtarılacak olanın son demlerinde, bir müdahale ile yeni ufuklara, kurtuluşa ve belki de yeniden doğuşa ulaşmak mümkündür. …

AYRINTILAR...

BASIN VE EDEBİYATIN KESİŞTİĞİ KAVŞAK – Söyleşi: Murat Darılmaz/ Yanıtlar: Esme Aras

“Röportaj bir konuşturabilme sanatı, ustalığıdır. Piyanonun hangi tuşuna basınca hangi sesi alacağını bilme ustalığı. Röportajcı ne kadar kendi olup özgün sorular sorabilirse, cevaplar da bir o kadar özgün olabilir” Ankaralı söyleşilerde her zaman soruları soran ben, yazar Murat Darılmaz’ın titizlikle dokuduğu, bir öykücüye yaraşan incelikli soru metni karşısında… Önce duraksadım. …

AYRINTILAR...

GİZLİ BUZLANMA – Tarhan GÜRHAN

“Sorabilir miyim kitabıma ben mi yazdım onu gerçekten?” Pablo Neruda/ Sorular Kitabı   Soru sormak değil, yol yürümektir arzuladığım. Sorularla çıkılan yolculuk başka hiçbir yolculuğa benzemezmiş, öğrendim. Kendime kilometrelerce yakın, kilometrelerce uzaktan geliyorum. Denenmiş sorulardan uzaklaşmayı amaçladım yazarken. Çiziktirdiklerimi hizaya sokmadan sunuyorum sizlere. Hijyenik sorular sormuyorum, kendimdeyim döncem. Soru Bankası …

AYRINTILAR...

TEZER ÖZLÜ İÇİN JAM SESSION: BELLEĞİN GÖZYAŞLARI – Serdar AYDIN

sonradan, Tezer’e   I. Kozmik rahmin anaç sıvısı yayılıyor hayatın dehlizlerine ücra ayrılıklar doğumuyla başlıyor insanın önce anneden ve onun rahminden ayrılan insan sonrasında hep bu ayrılığın kederini yaşıyor bir tür sonrasız dönüş yalnızlığı bir tür mutlak ayrılık kuramı ayrılıklar bir yerden başka bir yere ulaşamamanın öteki adı ayrılıklar duldasında …

AYRINTILAR...

benim öğretmenlerim / 1 : ve son : sevimli deli! – Ali Hikmet Eren

90’lı yılların başında, ankara’da ziraat fakültesinde okuyordum. türk dili ve edebiyatı dersimize trabzon tonya’lı bir hoca giriyordu; deli olduğunu söylemişlerdi hafiften. (sonradan, tanıdıkça anladım ki, bildiğin deliymiş meğer, hafif falan değil.) ölü ozanlar derneğinin kaptan keating’ine benzetiyordum onu. derste, pencerenin önünde camı açarak kısa samsun sigarasından içiyor, içmek isteyen olursa …

AYRINTILAR...