UMRUMDAKİ DÜĞÜMLER – Tarhan GÜRHAN

-Bir Tuturukçunun Notları-

 

İlk okur, sanırım ilk yazardı.

Peki, ilk ne sordu?

Ben ne yazıyorum!?

 

Cevapları olmayan sorular vardır. Cevapları olan ama verilmeyen sorular vardır.

Cevapsız sorular vardır. Özellikle yanlış cevap bekleyen sorular vardır. Cevapları verilen sorular vardır. Konservatuar soruları vardır. Kulağa küpe sorular vardır. Daha aklıma gelmeyen ne sorular vardır? Hangisi mutlu eder? Bazı sorular aramızda. Hıııışşşşt!…

Aklıma gelen gayri resmi sorulardan bir demet size. Bazı sorular bazı durumlarda ortadan kalkar, bazıları yok yere bitiverirler. Bazı sorular sorulmayı bekliyorlardı, bazıları ise aniden yakalandılar. Bunu unutmadan okuyacağınıza eminim! Sonrasını hiç sormayın!

“Bütün düşüncenin en yüksek çatışkısı, düşüncenin, düşünemeyeceği bir şey bulma çabasıdır.” diyor Kierkegaard. İnsan sorularla düşünür. Sorularla farklı düşünme biçimlerine uzanabilir. Düşünemeyeceği bir şeye bile ulaşabilir. Mucizeye bile. Mucize akılda başlar. Sorular sorarak kendini inanılır bir hâle getirebilir. Sorularla sonsuzu arayıp kuşatmak bile mümkün. Ulaşmak kimin haddine!..

Soru sormayı severim mesleğim icabı ama, bu sorular gazeteci soruları değil.

Elimden gelse sormazdım fakat, sordum bir kere. Yapacak bir şey yok. Sormak istediğim o kadar çok şey daha var ki aslında, yaşamım yetmez! Şimdilik binden başlayıp, sıfıra kadar yazdım.

İnsan cehennemini sorularıyla soğutur. Soruların açmazı insanın açmazıdır. Görmezden geliyorum, bilmezden geliyorum, duymazdan geliyorum, sormazdan geliyorum. Sorularla aranızdan çekiliyorum. Kamaştırıcı okumalar dilerim.

 

Hamiş (Dip Söz): “Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça “si”, “otuz” demektir… murg” ise “kuş”…

Simurg’un yuvasını bulunca öğrenmişler ki; “Simurg – otuz kuş” demekmiş. Onların hepsi Simurg’muş. Her biri de Simurg’muş. 30 kuş anlar ki, aradıkları sultan kendileridir ve gerçek yolculuk kendine yapılan yolculuktur. Ben de bu soruların 210 tanesini otuzar otuzar yayımladım, Akköy Dergisi’nde.

Simurg Anka’yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürdü. Kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Şimdi kendi gökyüzünüzde uçmak zamanıdır.

 

YAZAR:

Check Also

“TANRI VE KRAL İNDRA” ÜZERİNE BİR DENEME – SEDA ZENGİN

Yabancı, yabancı, gitme ve beni bırakma* paradesee jaana nai परदेसी जाना नै     . …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir