Ali Hikmet Eren, kısaca ahe, şiirde kendine özgün bir dilin peşinde. Karamsar. Karamsarın umudunun, bir kırıntı kadar bile olsa, her zaman umutlu birinin umudundan daha değerli olduğunu düşünüyorum. Yağmura İçerden Bakmak, Turayazı ve Peçeli Şiir kitaplarından sonra uzunca bir süre ortalıkta görünmedi. Ali Hikmet Eren ile kolektif bir oluşum olan …
AYRINTILAR...İKİLİ BİR MONOLOG: SERDAR AYDIN / ALİ HİKMET EREN (SİNCAN İSTASYONU, s. 97)
Aşağıdaki metin, Serdar Aydın ve Ali Hikmet Eren’in yazdıkları, okudukları ve yaşadıkları üzerinden yola çıkarak, göremedikleri düşler de dahil, tekmili birden hayat, edebiyat, özellikle de şiir adına yaptıkları konuşmalardan bir bölümün yazıya dönüşmüş halidir. S. A: Uzun yıllardır şiire emek veriyor, sözcüklerle cebelleşiyor, sözcüklere anlamlar bulmaya ve onları aktarmaya çalışıyoruz. …
AYRINTILAR...EGO: BİR TUHAF PİYASA GÜRÜLTÜSÜ – ali hikmet eren
1. Dergilerin ürün dergisi olmaktan öteye gidememesi, sonlarını da hazırlıyor; hele de arkalarında bir sermaye gücü yoksa. Yakın geçmişte, sevgili Bilal Kolbüken’le, bilinenin tekrarını test etme fırsatımız olmuştu, yine. Aslında, kafamızdaki ‘proje’yle olmasa bile, ivecenlikten belki, kendimiz dışındaki yazar-şairlere, dostlara da güvenden, dalıvermiştik aylık bir derginin mutfağına, kervan yolda da …
AYRINTILAR...ÇAĞDAŞ İRAN EDEBİYATI: Nima YUSİÇ – Celal İNAL
Nima Yuşiç (1896 – 1960): Asıl adı Ali Rıza İsfendiyari olan ve Modern İran şiirinin kurucusu kabul edilen Nima, 1896 yılında İran’ın kuzeyindeki Mazendaran Eyaletine bağlı “Yuş” köyünde dünyaya geldi. Babası tarım ve hayvancılıkla uğraşan Nima, Hazar Denizinin sahilinde yaşama imkanı bulması şiirine F.G. Lorca’nınkine benzer müthiş bir doğa algısı …
AYRINTILAR...RİGVEDA (KORHAN KAYA’YA MEKTUP) – Seda ZENGİN
Sayın Korhan Kaya’ya… Ant olsun temaşaya Ve sözün başına Ve zihinden uçuşuna güvercinin Ki bir kelime var kafeste Ve dedim onlara: Kim bir bahçe görürse tahtanın hafızasında Ebedî, coşku ormanının esintisinde kalacaktır yüzü Kim dost olursa hava kuşuyla Düşü olacak dünyanın en huzurlu düşü Zamanın parmak ucundan ışık toplayan …
AYRINTILAR...BOHEM BİR VAKA: EŞEKLER RESİM YAPABİLİR Mİ? – Serdar AYDIN
Montmartre, Paris şehrinin XVIII. bölümünde bulunan bir yerleşimdir. Bulunduğu yer ise, Paris’in yüksek rakımlı tepelerindendir. Dolayısıyla manzaranın keyfine doyum olmaz. Bu bölge sanat tarihi açısından da olağanüstü zenginliğe sahiptir. Bugün sanat tarihinin değer atfettiği birçok sanatçının yolu, deyim yerindeyse bu yüksek rakımlı tepeden geçmiştir. Özellikle 19.yüzyılın başlarından itibaren burayı mesken …
AYRINTILAR...VARLIK’TA NEDEN ŞİİR YAYIMLAMADIM? – Ali Hikmet EREN
Özel bir tavrım vardı elbette; iktidara, şiire içkin, iktidar olabilecek bütün kalelere o çok sevdiğim taşra kafasıyla karşı koyabilmek gibi bir alışkanlığım vardı doğuştan! Öyleyim de hala… İnkılap Şiir Ödülü’nü kazandığımda, -ilk kitabım Yağmura İçerden Bakmak, kendi birikim paramızla İzlek Yayınlarından, sayfası her açıldığında dağılarak çıkmıştı o günlerde…- kitabın …
AYRINTILAR...ÇAĞDAŞ İRAN EDEBİYATI – Celâl İNAL
Bu coğrafya üstünde yaşayan ve İslamiyet’i kabul eden uluslar kendi edebiyat evreleri bölümlere ayırırlar. En katı ayrım ise şöyle başlar: 1.İslamiyetten önceki edebiyat 2.İslamiyetin kabulünden sonraki edebiyat. Genelde bu değerlendirmenin sonucu İslamiyet’ten önceki edebiyatın varlığı pek tanımlanmaz. Gücü ve varlığı da belirgin olarak bilinmez. Adeta yok sayılır, yok edilmiştir. İşte …
AYRINTILAR...Henüz Yolcuyum – Sohrab SEPEHRİ – Çev. Damla ANAR
Kendi Kaleminden Sohrâb’ın Yaşam Öyküsü Kaşanlı’yım. Ama Kum’da doğmuşum. Kimliğime doğru yazılmamış. Annemin dediğine göre mehr ayının on dördünde[1] dünyaya gelmişim. Saat tam on ikide. Annem ezan sesini duymuş. Kum’da fazla kalmamışız. Golpâyegan ve Hansar’a gitmişiz. Sonra da baba toprağına. Renkli bir çocukluğum oldu. Çocukluk yıllarım, korku ve hayranlıkla kuşatılmıştı. …
AYRINTILAR...SALGINA AĞIT – Kenan YAŞAR
Yoktu salgın başladığında senden tek bir iz. Ve bana salgını anlat deseler, direkt senden başlardım… …Çoktan modasının geçtiği demlerdi, bulaştırmanın. Sebep ve sonucun kendisi olmaktı mesele. Mesele falan yoktu. Ölüyorduk, sapır sapır dökülüyorduk hepimiz de. Son anlarını yaşayan ve sırf bu yüzden her bir haltı isteyebileceğini sanan şımarık veletler gibiydik. …
AYRINTILAR...