BOHEM BİR VAKA: EŞEKLER RESİM YAPABİLİR Mİ? – Serdar AYDIN

Montmartre, Paris şehrinin XVIII. bölümünde bulunan bir yerleşimdir. Bulunduğu yer ise, Paris’in yüksek rakımlı tepelerindendir. Dolayısıyla manzaranın keyfine doyum olmaz. Bu bölge sanat tarihi açısından da olağanüstü zenginliğe sahiptir. Bugün sanat tarihinin değer atfettiği birçok sanatçının yolu, deyim yerindeyse bu yüksek rakımlı tepeden geçmiştir. Özellikle 19.yüzyılın başlarından itibaren burayı mesken tutan birçok sanatçı; ressam, şair, müzisyen en verimli ve sıra dışı üretimlerini, eserlerini burada yaratmışlardır denilebilir.

Picasso, Matisse, Modigliani, Apollinaire, Braque, Breton, Max Jacob, Cocteau, Cendrars, Desnos, Diego Rivera, Utrillo, Soutine ve Tristan Tzara’ya kadar nice ressam, şair ve yazara ev sahipliği yapan Paris, özellikle Montmartre ve Montparnasse semtleriyle, bu bölgede yaşamlarını ve üretimlerini sürdüren sanatçılarıyla, sanatçıların atölyeleri, her türden yaşam mücadelesinin ve hatıraların yurdu olan sokakları, kafeleri, barlarıyla başlı başına bir mekansal gösterge değeri taşır. Zaten bir saptama yaparsak Modern Sanat diye bir şey varsa, bu sanatın en sıra dışı sanatçılarının birçok üretimleri bu bölgede gerçekleştirilmiştir diyebiliriz ve bu hiç de abartılı bir yargı sayılmaz.

Bunca sıra dışı ve uyumsuz ruhun bir araya geldiği bu tarihsel momentte ve bölgede çok acayip olayların yaşanması, vakaların olması da kaçınılmazdır. Birçok anekdot aktarılabilir. Ama kanımca bunların en önde geleni romancı Roland Dorgeles’in Cabaret Lapin Agille’de gerçekleştirdiği “performans”tır. Dış cephesinde adını aldığı “çevik tavşan”ın bir sureti bulunan bu mekan, sanat tarihine tekrarı olası olmayan bir vaka ile eklemlenmiştir. Olayın özeti şudur:

Mekanın müdavimlerinden olan Picasso, ücretsiz yemek ve şarap karşılığında bir resim yapar. Tablonun adını Au Lapin Agile koyarak, mekanın sahibi Frederic Gerard’a verir ve tablo uygun bir duvara asılır. Tablonun mizanseninde Frede gitar çalmakta, Picasso desenli süveteriyle görülmekte ve şarap içmektedir. Cabaret Au Lapin Agille’in sembolü boz eşek Lolo, bu tabloyu çok “sever” ve sürekli onun altında oturur. 1912 yılında Frede tabloyu sudan ucuz fiyata, rivayet 20 $, satmış, 1989 yılında ise aynı tablo Sotheby tarafından 41 milyon $ ile Annenburg Koleksiyonuna satılmıştır! Buraya kadar her şey hayatın ve sanat piyasasının normal akışına uygundur. Ancak bir gece her şey değişecektir.

Eşek Lolo bu çerçevesiz tablonun altında uzun zaman oturmuş, mekan müdavimleri Lolo’yu sebzelerle beslerken bir yandan da bu oturma tercihinin neliğini sorgulamış, şakalar yaparak durumu espri konusu haline getirmişlerdir. Ve bir gün romancı Roland Dorgeles’in aklına bir fikir gelir. Yazar salon sergilerinden, sanat akımlarından, mangalda kül bırakmayan ekol tartışmalarından son derece sıkılmış birisidir ve aklına gelen cin fikir bu sıkılmanın bir sonucu sayılabilir. Bir gece romancı Dorgeles, Lolo’yu boş bir tuvalin önüne getirir ve kuyruğuna bağladığı fırçayı boyaya batırıp, “yaratıcı” kuyruk darbeleriyle “Coucher de Soleil sur l’Adriatique (adriyatik gün batımı)” adını verdiği bir “eser” yaratmasını sağlar. Lolo, kendisine verilen havuç, kereviz gibi sebzelerle keyifli bir şekilde karnını doyururken, eşeklerin doğasına uygun olarak kuyruğunu sallamaya da devam etmekte ve bir “şaheser” yaratmaktadır. Mukallit Dorgeles, bu eseri kendi uydurması olan “Aşırizm” ekolünün ünik bir tablosu olarak kabul eder. Ne de olsa sanatta aşırılık iyi bir şeydir. Ve eser üretildikten 6 gün sonra “Salon des Independants” sergisinde, ressam Joachim-Raphael Boranali adıyla, elbet ki bu ad da uydurmadır, sergilenir ve sanat piyasası sarsılır! Yaşanan izdiham, sanat eleştirmenlerinin bu yeni fütürist akımın ünik eseri için yazdıkları makaleler, ressamın biyografisine ulaşma gayretleri, eseri algılamak için uğraşan insanların yorumları vs. vs… Masum ve sevimli eşeğimiz Lolo, havuç, lahana, kereviz yiyerek ve Dorgeles’in aşırı ruhunun ürettiği bir espri ile bu akımı yaratmıştır! Nitekim o zamanın ölçütlerine göre iyi bir edere, 400 Frank’a satılır tablo. Ressam Boronali, bu salon sergisine katılmakla piyasada adı duyulan ve Ressamlar Sözlüğü’nde de adı yer alan bir sanatçıdır artık.

Daha ne olsun!..

Şimdi herkes düşünmeli; sanat nedir, sanat değeri nasıl oluşur? Hele de günümüzde; bienaller, contempoary art’lar ve ciro yüksekliğine göre başarılı bulunan sanat fuarları karşısında ve bir tür sanat network sarmalında cebelleşirken…

Kıssadan hisse, herkesin kendisine kalsın… Benden aktarması…:)

YAZAR: medakitap

mm

Check Also

“TANRI VE KRAL İNDRA” ÜZERİNE BİR DENEME – SEDA ZENGİN

Yabancı, yabancı, gitme ve beni bırakma* paradesee jaana nai परदेसी जाना नै     . …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir