İÇ SAVAŞ – Gökhan TOK

Sokağın sonundaki evden ateş ediliyor. İç savaştan önce bahçesinde erik ağacı bulunan bir evdi bu. Şimdi içeriden silah atıyorlar. Karanlıkta her on dakikada bir beş mermi yakıyorlar. Bulunduğum yerden namluların alevini göremiyorum ama seslerini duyuyorum.

Nişan almadan, yalnızca gözdağı vermek için rastgele ateş ediyorlar. Seslerden anlıyorum kalabalık olduklarını. Farklı tüfeklerin sesini ayırt ediyorum. Farklı tarzları seçebiliyorum. Kimisi aceleyle sıkıyor mermileri. Kimisi sakin, sanki düşünerek dokunuyor tetiğe. Hepsini tanıyorum.  Bu adam eskiden öğretmendi diyorum, şu ateş eden eskiden doktordu. Bir kız kardeşleri vardı, düzenli atışlar ona ait. Bu kadar iyi tanıdığım için bana verdiler infaz işini. Sabaha kadar sürmeyecek bu cümbüş; yere sereceğim hepsinin leşini…

 

ÖKSÜZ

Annesi kim bilmiyorum. Bebeği bana verenler kim olduğunu söylemedi. Yalnızca pembe bir battaniyeye sarılmış pembe bir bebekti. “Annesi istemiyor,” dediler. “Kurtul ondan.” Böylesi alçaklıklarla uğraşırken hep karışık ve kasvetlidir ya gece, işte bu fırtınalı, yıldırımlarla dolu gece de öyle. Kucağımda minik, savunmasız bir insan. Annesinin istemediği minik et parçası… Ağlasa belki işim bu kadar zor olmayacak. Ama bebek sessiz, bebek uyuyor. Dünyadaki tüm kötülüklerden habersiz, gecenin koynunda, benim kucağımda uyuyor. Kötülüklerden payına düşen benim. Bana teslim edildi yok edeyim diye. Ben, acımasız bir kiralık katil, onlarca kişinin ölüm sebebi… Yine böyle bir gecede annesinin sokağa attığı taş kalpli ölüm makinası… Ben, istenmeyen öksüz…

 

KÖTÜ ŞANS ŞEYTANI

Ne kötü şey bayım benimle karşılaşmanız. Belli bir nedeni yok, sadece denk geldik. Fakat kusura bakmayın görev görevdir. Çok büyük dahlim de yok aslında, yalnızca elimi salladım; birkaç küçük yalan uydurup bazı söylentileri alladım. Hazırmışsınız meğer aldanmaya, bunu hemen anladım.  O yüzden suçu bana atmayın. Bunu biraz da kendiniz yaptınız unutmayın.

Aslında meşgulüm işim var ve ölüm de aşırıya kaçmak olacak. Büyük felaketler başka güne kalacak. Ayakkabınızda bir çakıl, çorbanızda bir sinek ya da aklınızda bir şüphe, bugünün işleri bunlar işte… Bir çukur mu köşeyi dönünce ya da bir kaza otobüsten inince; ne kötü şey bayım ne kötü insanın şansı dinince. Yine de sonsuza dek sürmez kötü şans, hemen diner başına talih kuşu konunca. Bugün elimden kurtulsanız bile başka bir gün yine karşılaşırız kanımca.

YAZAR:

Check Also

“TANRI VE KRAL İNDRA” ÜZERİNE BİR DENEME – SEDA ZENGİN

Yabancı, yabancı, gitme ve beni bırakma* paradesee jaana nai परदेसी जाना नै     . …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir