SÖZCÜKLER VE ANLATTIKLARI II – Gökhan TOK

Sözcüklerin kökenine yaptığımız yolculuğumuz devam ediyor…

Portakal:

Kış meyveleri arasında en sevilenlerinden biri portakal. C vitamini açısından zengin olan bu meyve, narenciye dediğimiz bitkilerden biri. Narenciye sözcüğünün kökeni Hintçede portakal anlamına gelen “Naranj” Hintlilerle alışveriş yapan Arapların diline Naranc olan geçen bu sözcük, “iyye” ekiyle çoğul hale bürünmüş. Ortaçağ’da Araplarla temas sağlayan batılılar bu meyveyi ve sözcüğü de almışlar. Narange sözcüğü zamanla batı dillerinde n harfinin atılmasıyla önce “arange” sonraları da “orange” olarak kullanılır olmuş. Doğu’dan batıya giden portakal bize yine batıdan gelmiş. Osmanlı’nın Portekiz için kullandığı sözcük olan Portakal’dan yola çıkarak, bu meyveleri en çok üreten ülke olduğu için Portakal meyvesi adıyla sözcüğü dilimize katmışız. Bir başka narenciye olan mandalina da aslında Çin portakalı olarak biliniyormuş. Üst düzey Çin memurlarına verilen isim olan “mandarin” bitkiye adını vermiş. Mandarin portakalı İspanyolcaya mandarina, İspanyolcadan da dilimize mandalina olarak geçmiş.

Yer Adları:

Ankara:

Anadolu’da yer adlarının başlı başına öyküleri vardır. Her yer adı, bize o bölge hakkında tarihi ipuçları veriyor. Yer adlarının anlamlarını öğrenerek orası hakkında fikir sahibi olabiliriz.  Ankara sözcüğü hakkında birden fazla öykü anlatılıyor. Bölgede yapılan kazılar, paleolitik, neolitik, kalkolitik çağlarda burada yaşayanların var olduğunu gösteriyor. Bölgede bilinen ilk yerleşkenin adıysa Ankuva. Bir Hitit kenti olan Ankuva’nın yerine sonraları Frigya kenti olan Ankyra kurulmuş. Söylenceye göre Frigya’nın ünlü krallarından Gordias’ın oğlu Midas, birgün bozkırda bir gemi çapasına rastlar. Frigce’de çapa anlamına gelen Ankyra adı bu yeni kentin de adı olacaktır. Bozkırın ortasında gemi çapasının ne işi olduğu birçok araştırmacının kafasını kurcalamıştı. Burada bir zamanlar bulunan bir iç deniz olduğu, denizin sonradan kuruduğu ve bu çapanın o dönemlerden kalmış olabileceği görüşleri ortaya atılmıştı.

Çapa ile lgili çeşitli rivayetler var. Byzantion’lu stephanos’un “Ethnika” adlı eserinden öğrendiğimize göre Ankara’nın kurulmasına dolaylı olarak neden olan kişi Pontus kralı Mithridates Ktistes. MÖ 278’de Küçükasya’ya gelen Galatlar, Pontus kralı 1. Mithridates’in ordusunda paralı asker olarak, Mısır kralı 2. Ptolemaios’a karşı karşı Paflagonya yöresinde savaşmışlar. Bozguna uğrayan Mısır ordusunu denize kadar kovalamışlar, hatta Mısırlıların birçok savaş gemisini de ele geçirmişler. 1. Mithridates, Galatların bu yardımına karşılık olarak onlara Kızılırmak ve Sakarya ırmakları arasındaki toprakları bağışlamış. Galatlar, Mısırlıların gemilerinden aldıkları çapaları zaferlerinin bir belgesi olarak beraberlerinde yeni yurtlarına getirmişler ve bölgede bir kent kurup adını çapa anlamına gelen “Ankyra” koymuşlar.

Bunun yanında kentin adının köklerini Ankyra sözcüğünün diğer anlamlarında aramak gerekiyor. Ankyra sözcüğünün bir diğer anlamı da “yol kesen” demek. Hızla giden gemilerin yavaşlaması ya da durması için kullanılan demirlere bir benzetme yaparak, yol kesen adı veriliyordu. Asıl anlamıyla yol kesenlerse, bölgenin ticari ve askeri yollarının kesim yerinde kurulan kalelerdi. Bölgede düşman saldırılarını önlemek, tüccarları korumak için bulunan bir askeri amaçlı bir hisarın sonradan büyüyerek bir yerleşim yerine dönüşmüş olması, yerleşim yerinin kalabalıklaşarak bir kent haline gelmesi daha olası görünüyor. Kent Frigyalılardan sonra sırasıyla Lidya, Pers, İskender, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı egemenlikleri yaşadı. Selçuklu döneminde kentteki üzüm bağlarından dolayı Farsça engür (üzüm) sözcüğünden yola çıkılarak kente Engürü adı verildiği de anlatılanlar arasında. Bir başka rivayete göre Ankara kalesi halka angaryayla yaptırıldığından buraya angarya adından yola çıkarak Ankara adı verilmişti.

 

Kısa… kısa… kısa

Mercimek: Farsça’da gözbebeği anlamına gelen merdümek sözünden dilimize girmiştir. Taneleri gözbebeği gibi küçük olan tahılın ismi olmuştur.

Daniska: Almanca Danzig kentinin adından Türkçe’ye halk ağzında Daniska olarak girmiş. Eski’den Almanya’dan Danzig yoluyla gelen alışveriş nesnelerinin üzerine Danzig damgası vurulurdu. Oldukça iyi ve sağlam olan bu mallar, halk arasında beğenilir, tutulurdu. Bir şeyin en iyisi, en ileri noktası anlamında bu söz kullanılır oldu.

İcat: Arapça’da var olma, ortaya çıkma anlamındaki vücud sözcüğünden türetilerek, bulma, ortaya çıkarma anlamında kullanılır olmuş.

 

YAZAR:

Check Also

“TANRI VE KRAL İNDRA” ÜZERİNE BİR DENEME – SEDA ZENGİN

Yabancı, yabancı, gitme ve beni bırakma* paradesee jaana nai परदेसी जाना नै     . …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir