Desen: Salih Köksalan

DİP BİLGİSİ II – Tarhan GÜRHAN

Eğer insanoğlu evrimini tamamladıysa hepimizin vay haline! Çünkü cehalet bizi bir arada yaşayamaz hale getirdi. Öfke doğurdu. Hep dipten beslendi. Umutsuzluk doğurdu. Dibi çamurlu, üstü gökdelenli bir memleket olduk. Kimse de cehaletine sahip çıkmadı. O zaman bu kadar cahil nereden çıktı!? Televizyondan! Kolayına kaçmak için değil, inandığım için televizyon diyorum. Teknoloji, özellikle iletişim teknolojileri, insanları kendine esir etti. Her şey, herkes, bir şeyleri kötü anlamda kışkırtıyor sürekli. Bunu da en kolay televizyondan yapıyorlar. Sabır bile sabırsız şu an!.. ‘Gelecek kaygıları’nı, televizyon karşısında unuttu insanlar. Bu arada da ona bağımlı oluverdiler. Bedeli ağır…

Herkes kafasındakini doğrulatmak, duymak istiyor. İnsanları, her şeyi, tv karşısında yargılayan ve asan bir millet olduk. Sevgisiz, acımasız olduk. Çünkü korkağız biz. Yüz yüze yapamayacaklarımızı, arkadan ekran karşısında yapıyoruz. ‘Kendimizden’ konuşturmak üzere kurulu bir medya örgütlenmesi var. Bu hiç değişmiyor. Fason bir hayat yani. Şu iğrenç kravatlıların karşısında burnumuzu karıştırıp, göbeğimizi kaşıyarak kıyasıya eleştiriyoruz. Fakat aslında kayıtsızız hayata. Hiçbir eylemde bulunmuyoruz. Televizyon karşısında sanal birilerine kızıp rahatlıyoruz. Sürekli bir mastürbasyon hâli. Kayıtsızlık, aldırmazlık toplumu ve insanı çürütüyor. Yerimiz dar, oynayamıyoruz. İçimize bakmadığımız için dibimizi de bulamıyoruz.

Gelişen ve didişen dünya, bizi buraya getirdi. Şimdi elimizden ne gelir bilmiyorum.

Paylaşmak demek biraz da ‘üleşmek’ demek, ‘pay etmek’ demek. Bu gün kimse hiçbir şeyi paylaşmak istemiyor. Bencilliğin onları mutsuz ettiğini görmelerine rağmen, yine de başka türlü davranamıyorlar. Çünkü paylaşmayı bilmiyorlar. Vicdansız, insafsız olup çıktık. Trafikte birbirlerine bin türlü zararı veriyorlar, sonra bir kaza olduğunda 50 araba durup yardım etmeye kalkışıyor! Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!

Desen: Salih Köksalan
Desen: Salih Köksalan

 

Hep öfkeli adamlara rastlıyorum, sokakta, televizyonda, her yerde. Sonra başlarına bin bir türlü haller geliyor. Toplum için için şiddete boğulmuş. Zehirleniyor.

İnsanın en büyük özelliklerinden biri değişebiliyor olmasıdır. Değişmeseydik ne hâlde kalırdık acaba? Fakat bu şiddet ortamı, cehalet giysisi ve dinin kötüye kullanımı bizi hep aynı yerde saydırıyor. Böylece şiddet, cehalet ve din pekişiyor. Bilim, sanat ve kültür dışlanıyor. “Değişim soru sormakla başlar” diye bir klişe vardı ben üniversitedeyken. Hâlâ var sanırım, ama değişen bir şey yok. Bari yıllardır dipte yaşıyoruz, bir ‘dip bilgisi’ edinelim diye yazıyorum, soruyorum. Edinilen bu ‘dip bilgisi’ nerelerde kullanılır, bilmiyorum. Bu sorular, “pusula” olur mu diye sıkılmadan soruyorum. Kimsenin cevap aramadığını bilerek yapıyorum hem de. Benimki de böyle bir çaresizlik işte. Sizinkinden iyi olmasın!

 

 

YAZAR:

Check Also

“TANRI VE KRAL İNDRA” ÜZERİNE BİR DENEME – SEDA ZENGİN

Yabancı, yabancı, gitme ve beni bırakma* paradesee jaana nai परदेसी जाना नै     . …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir