“DENİZ KÜSTÜ”YÜ GAZETEDEN OKUMAK… – M. MAHZUN DOĞAN

Dinleyicileri gençlerden oluşan bir söyleşide, “Ben Yaşar Kemal’in ‘Deniz Küstü’ romanını ilk olarak bir günlük gazetede okumuştum” desem, bana nasıl bakıp, ne düşüneceklerini merak ediyorum. Ediyorum da, onların bakışlarını şöyle bir süzüp, devamla, Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan Adnan Yücel’e, Can Yücel’den Hasan Hüseyin’e, Ümit Yaşar Oğuzcan’dan A. Hicri İzgören’e dek birçok şairin dizeleriyle ilk karşılaşmam da kitap değil gazete sayfalarında olmuştur” desem… Mutlaka şaşıracaklar. Bazıları dilimin sürçtüğünü düşünecek… Bazıları ise, bir köşe yazarının yazısında alıntıladığı dizelerden söz ettiğimi sanacak… Yani, şairlerin dizelerini alıntılarla tanıdığımı düşünecek. Aralarından, “Saçmalıyor bu ya! Hayal dünyasında yaşıyor ve onları gerçek sanıp bize de sanki yaşamış gibi aktarıyor…” diyenler de çıkacaktır. Bense, daha da ileri gidip, “Benim ilk şiirim de bir günlük gazetede yayımlandı. Edebiyat alanındaki ilk kalem oynatmalarımın okurla buluştuğu yerler günlük gazetelerin sayfalarıydı” diyeceğim elbette… Şaşırsınlar iyice…

Bu söylediklerimin doğru olduğunu genç kuşaklara nasıl anlatmalı? En kolayı, onlara Milli Kütüphane’nin adresini verip, “Gidin, biraz arşivlerde dolaşın. Basınımızın dününü ve bugününü görün” demek…

İletişim Fakültesi’nde okuyan öğrenciler için, böyle bir araştırma, sanırım çok ilginç olacaktır. Hatta, bu fakültede kalmayı düşünenler için, çarpıcı bir tez konusu olabilir:

“Günlük gazetelerde kültür ve sanata yaklaşım eskiden nasıldı, şimdi nasıl?”r3

***

Eskiden gazetelerde, edebiyatımızın şiirden öyküye, denemeden romana dek hemen her türüne yer verilirdi. Yayımlanan kitaplarla, edebiyat etkinlikleriyle, yazarların, şairlerin ölümleriyle ilgili haberler geniş yer bulduğu gibi, ürün de yayımlanırdı. Gazetelerin kültür-sanat sayfaları, bir yanıyla, edebiyat dergisi gibiydi…

Ben gazetecilik tarihimizdeki bu dönemin sonlarına yetiştim. O nedenle, tefrika halinde okuduğum roman sayısı çok değil, ama var…

 

Bakın bu “tefrika” sözcüğü bile, gazetelerimizin kültür-sanat sayfalarındaki değişim nedeniyle, yeni kuşakların yabancısı oldukları bir sözcük… Çoğu, bu sözcüğün anlamını bile bilmez. Onlar, hiçbir zaman, ben ve benden daha yaşlılarda bu sözcüğün yaratacağı duygu coğrafyasına giremeyecekler.

“Tefrika”, dilimize Arapça’dan girmiş bir sözcük. “Gazete ya da dergilerde çıkan, birbirini tamamlayan yazılardan oluşan dizi” demek. Ancak sıfat olarak da kullanılıyor. “Tefrika roman” gibi… O zamansa, dizi şeklinde yayımlanan anlamına geliyor… (*)

Özetle, gazeteler bırakın öyküyü, şiiri, roman bile yayımlarlardı. Bugünkü televizyon dizisi tutkunları gibi, izleyicileri vardı o tefrika romanların. Çoğu, popüler kültür ürünü aşk romanlarıydı ama, bugün edebiyatımızın klasikleri arasına girmiş birçok roman da bu şekilde buluşmuştu ilk olarak okuyucularıyla…r1

Tıpkı bugünkü televizyon dizilerinin tutkunları gibi, tutkunları vardı. Gazeteyi, tefrika romanı izlemek için alanlar bile olurdu. Okuyordunuz romanın o gün yayımlanan bölümünü… Sonraki bölümü merak ediyor ve yarınki gazeteyi bekliyordunuz sabırsızlıkla…

***

Gazetelerin tefrika halinde roman yayımlamasının bitmesinde televizyonun etkisi var diye düşünüyorum. Düşünüyorum değil, öyle…

Çünkü, televizyonla birlikte, televizyon dizileriyle de tanıştı izleyiciler. Yine popüler kültür ürünü olan dizilerdi genellikle… Akşamları televizyon başına oturup, tutkunu olduğu dizinin başlamasını sabırsızlıkla bekleyenler vardı artık. Hâlâ var.

1980’li yıllar, televizyonun renkli hale geldiği, TRT’nin kanallarını artırdığı yıllardı aynı zamanda. Derken 1990’larla birlikte özel televizyonlar girdi yaşamımıza… Dizi üstüne dizi yayınlanmaya başlandı. Öyle, hemen herkesin peşine düştüğü bir dizi için sonraki haftayı beklemeye gerek kalmadı. Her akşam bir dizi vardı ekranlarda. Bir değil, birkaç dizi. Her kanalda bir dizi… Seç, beğen… İzle babam izle… Diziler dizilere karıştı…

Gazeteler de, hareketli görüntü sunan televizyon ekranlarıyla rekabet için, tam bir renk cümbüşüne dönüverdi…

Tefrika romanlar da tarihe karışıverdi böylece…

 

____________________

(*) Türkçe Sözlük, İkinci Cilt, Türk Dil Kurumu Yayınları, Genişletilmiş 7. Baskı: 1983, Ankara.

 

 

YAZAR:

Check Also

“TANRI VE KRAL İNDRA” ÜZERİNE BİR DENEME – SEDA ZENGİN

Yabancı, yabancı, gitme ve beni bırakma* paradesee jaana nai परदेसी जाना नै     . …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir