KARŞIYAKALI OLSAYDI, “MERHABA!” DERDİ İLHAN’A, GÖKÇE’YE… – M. MAHZUN DOĞAN

Karşıyaka mezarlığı kocaman bir kent artık… Uçsuz bucaksız… Adı, birkaç tanıdığı dışında unutulup gidenlerden toplumca tanınan, bilinen, yüzyüze tanışılmış olmasa da konuşulan, anılan nice insanın yan yana yattığı büyük bir kent…

Cezaevi üniversitesinde şiirini biçimlendiren Enver Gökçe de, Seyranbağları Huzurevi’nde ömrünün son yıllarını geçirdikten sonra yaşama veda ettiğinde, Karşıyakalı olur. Karşıyaka nüfusuna kaydedilir adı…

1981’de Enver Gökçe, Karşıyaka kentinin nüfusuna katılacağı zaman Antalya’dan koşup gelir cenazeye bir başka şair. Dünyada sosyalist hareketin en önemli adlarından, bütün ülkelerde gençlerin adeta romantik bir tutkuyla bağlandığı Che Guevera’ya seslenerek, “Bizim de dağlarımız vardır” dizesini yazmasıyla tanınır daha çok. Yazması ve yargılanmasıyla…

Metin Demirtaş, Gökçe’nin Karşıyakalı olmasından sonra “Merhaba” (1) adıyla bir şiir kaleme alır. Şiire bu adı vermesi, yaklaşık bir yıl önce, 12 Eylül zulmünün katlettiği yayıncı İlhan Erdost’a seslenmesi nedeniyledir. Şiire ad olan “Merhaba!” İlhan’adır. İlhan da Karşıyaka’da yatmaktadır çünkü… Şöyle başlar şiir:

“Merhaba İlhan

İşte Enver abiyi de getirdik yanına

Şu / Dünyada / Ayrılık / Var

Ölüm / Var

İlle de / Zulüm / Var

Diyen ozanı

Gülüşünden, su içişine kadar

Halk olan adamı”

Dünyaya küskün giden şair Enver Gökçe’yi, İlhan’a emanet eder. Mezarları pek yakın değildir birbirine ama, olsun. “İki gözüm ona iyi bak” der. Gökçe’nin “Acılı, suskun bir toprak” olduğunu vurgulayıp, “Seslenmezsen / Merhaba demez” diye de uyarır. Sonra, “Hastadır, koluna gir / Yürüyemez” der demesine de, İlhan’ın da kaburgaları kırıktır. Kırmışlardır işkencede.

***

Metin Demirtaş, adaşı Metin Altıok’un, 2 Temmuz 1993 Sıvas Katliamı’nda yanması, yaralı olarak bir süre tedavi gördükten sonra ölmesinin ardından kaleme aldığı “Esrik Söylenmiş Hüzünlü Bir Türkü” (2) şiirinde ise, bir şair değil de, sanki bir ressam gözüyle, ne güzel bir Metin Altıok portresi çizer:

“Sakarya Caddesinde

Esrik, başı omuzlarına gömülü

İnce ince yürüyen bir soru imi.

Çehof’un bir öyküsünden kaçmış

Tel çerçeveli gözlükleriyle

Çelimsiz bir imge”.

Metin Altıok’u da tanımış, onun o çelimsiz vücudunu, o tel çerçeveli gözlüklerini, başının omuzlarına gömüklüğünü çok iyi belleğine kazımış birisi olarak, bu dizeleri okuduğumda, şöyle düşünmüştüm:

“Bu kadar mı güzel çizilir dizelerle Metin Altıok portresi?”

Üstelik, çok da birlikte olmamışlardır. Defalarca aynı ortamlarda, birlikte yiyip içip, söyleşmemişlerdir. Bunu da söyler:

“Metin’le, ‘Arkadaşım’ diyebileceğim

Bir yakınlığım olmadı doğrusu

Yaşasaydı

Olurdu.”

Bunu, Sakarya Caddesi’ndeki “Çehof’un bir öyküsünden kaçmış” Metin Altıok portresini çizmeden önce söyler ki, bunu bilmek, okuyanda, portrenin etkisini daha da artırır.

***

Metin Demirtaş, o şiirinde, ölüm üzerine düşüncelerini ise, şiirin doğal akışı içinde, sanki kendince konuşur gibi şöyle aktarır:

“Ölümü düşünüyorum

Ölüm?..

Tüm çelişkilerin sıfırlandığı

Bir nokta olmalı.

Ve doğanın sonsuz dinlencesi.”

***

Metin Ağabey, o güzel insan, “sonsuz dinlencesi”ne çekildi. Karşıyaka’da değil ama… Hani dedim, Karşıyakalı olsaydı… İlhan’a, Gökçe’ye, adaşına yakın… Belki o girerdi koluna, İlhan’ın, Gökçe’nin… Ama, o da bastonla yürüyordu zaten…

 

Not: Bu yazı ilk kez Başkent Gazetesi’nde, 1 Ekim 2014 tarihinde yayımlanmıştır.

 

Dipnotlar:

__________________________

(1) Pencere Dergisi, Temmuz-Ağustos 1999, Yeni Dizi: 17.

(2) Adam Sanat Dergisi, Haziran 1995, Sayı: 115.

 

 

 

 

 

YAZAR:

Check Also

“TANRI VE KRAL İNDRA” ÜZERİNE BİR DENEME – SEDA ZENGİN

Yabancı, yabancı, gitme ve beni bırakma* paradesee jaana nai परदेसी जाना नै     . …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir