HER ŞEY RÜYA, HER ŞEY GERÇEK – M. MAHZUN DOĞAN

Edip Cansever’in dört bölümlük uzun bir şiiri vardır. Bir senfoni gibi…

Hangi şiir mi?

“Çağrılmayan Yakup”.

“Kurbağalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup” diye başlar.

Bu dizede ne varsa? Gençlik yıllarımdan bu yana unutmam hiç! Bir senfonide yinelenen temadır sanki.

Yakup adı bile ayrı bir büyü atmosferidir benim için.

Giriş bölümü şöyledir:

“Kurbağalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup / Bunu kendine üç kere söyledi / Onlar ki kalabalıktılar, kurbağalar / O kadar çoktular ki, doğrusu ben şaşırdım / Ben, yani Yakup, her türlü çağrılmanın olağan şekli / Daha hiç çağrılmadım / Biri olsun ‘Yakup!’ diye seslenmedi hiç / Yakup! / Diye seslenmedi ki, dönüp arkama bakayım”.

***

Ne varsa Edip Cansever’in dizesinde? Bir türlü unutamam. Yakup gibi duyumsarım kendimi. “Çağrılmayan Yakup” gibi… Kurbağalara bakarım sonra… Hem derelere falan gitmek gerekmiyor kurbağaları görmek için. Onlar her yerde çünkü… Siz de görüyorsunuz… Her gün hem de… Sokakta, iş yerlerinde, otobüslerde, kahvehanede…

De, şimdilerde yeniden anımsamam okuduğum bir roman (*) nedeniyle.

Yine o dizeyleyim de küçük bir değişiklikle mırıldanıyorum:

“Kedilere bakmaktan geliyorum, dedi Yakup”.

***

İlginç bir roman denemesi “Pazartesiyi Cumaya Bağlayan Bir Geceydi”.

“Denemesi” diyorum çünkü gerçekten bir denemeye girişmiş yazar.

Roman deyince usa gelen kurgu, akış, anlatım özelliklerini düşünerek okumaya başlarsanız büyük bir şaşkınlık bekliyor sizi! Her şeyden önce düzenlenmiş bir olay örgüsü falan yok. Bölümler bile birbirini takip etmiyor. Giriş bölümü “Part: 4”ten sonra çıkıyor karşınıza, ilk bölüm, sonlara doğru… Boşluklar var bir de… “Gerçeklikten bana kalan…” boşluk gibi… “Sevişmelerden sonra kalan…” gibi… “Hastane koridorlarından sızan…” gibi. “Gidenlerden geriye kalan…” gibi.

Boşluklar, örneğin “Kedilerin bıraktığı…”

Boşluklar apayrı bir işlev yükleniyor bu kitapta. Anlatılamazı anlatmak gibi… Zaten yazar da kitabın girişinde Furuğ Ferruhzad’tan yaptığı alıntıyla, en baştan dikkat çekiyor boşluklara:

“Pencere ile görmek arasında her zaman bir boşluk vardır.”

Karşı sayfada ise yazarın şu sözü:

“Asıl amaç boşluğu yazmaktır ve boşluk dışında yazılan hiçbir metnin kıymetli bir açıklaması yoktur.”

Dahası bazı bölümler silinmiş. Hem de kahramanlarınca… Okur en başta uyarılıyor bu konuda, “Bu kitabın bazı bölümleri kahramanlarınca silinmiştir…” denilerek.

Dedim ya, kitabın türü olarak “roman” denmiş olmasına aldanıp klasik bir roman okuma arzusuyla açmayacaksınız bu kitabın sayfalarını. Sayfalarda şizofren metinler demeti var. Anlatıcı da şizofren, sözcükler de, eşyalar da, kediler de…

Ama nasıl da bir okuma tadı sunuyor insana!

Bitmese, sürse gitse, hep okusam diyorsunuz…

Düşsel bir atmosferde yitip gitmekten, o atmosferden hiç çıkmama arzusundan söz etmiyorum. Ne çok şeyi sorgulatıyor okurken… Gerçeklik dediğimiz nedir? Eşyalarla ilişkimiz ne? İnsan da bir eşya mı, bütün böbürlenmelerine rağmen? Ya sözcükler? Birer varlık mı onlar da? Çok olmak mutluluk mudur? İnsan niçin ters çevirir ki bir kaplumbağayı? Eşyalar konuşabilir mi insanlarla? Anneler neden erken büyür? Babalar, neden en uzaktaki tanıdıktır çocuklara? Niye biriktirmek için aç kalır insan? Bir ev kokar mı insansızlıktan?

Sıralayayım mı daha?

Daha nice soru, nice sorgulama…

Peki, niye Cansever’in dizelerini anımsattı bana? Üstelik de kurbağaların yerine kedileri koydurarak yineletip durdu o dizeyi?

Kitaptaki bütün kişileri, sözcükleri bile bir kedi sandım bir ara…

Anlatıcı dahil.

Dahası, okuyan olarak kendimi bile… Bir kedinin patileri çeviriyordu sanki sayfaları…

***

Ali Hikmet Eren, yaşamla bağını koparmadan usta işi, süzülmüş dizelerden oluşan şiirlerinden tanıdığım bir şair. 2017’de Ankara’nın efsane delisi “Kirli Tahir”i anlatan bir romanla çıkmıştı okur karşısına. Geçen yılsa bu roman denemesiyle…

Bakalım daha neler deneyecek!

____________________

(*) Ali Hikmet Eren, Pazartesiyi Cumaya Bağlayan Bir Geceydi, Roman, MedaKitap Yayınları, Birinci Baskı: Nisan 2019, Ankara.

(Bu yazı 04.03.2020 tarihinde Başkent Gazetesinde yayınlanmıştır.)

YAZAR: medakitap

mm

Check Also

“TANRI VE KRAL İNDRA” ÜZERİNE BİR DENEME – SEDA ZENGİN

Yabancı, yabancı, gitme ve beni bırakma* paradesee jaana nai परदेसी जाना नै     . …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir