EVRENSEL KÜLTÜR, EKİM 2015
Ağustos ayında Can Yücel’in ölüm yıldönümünde, her yıl olduğu gibi dostları, sevenleri mezarı başında toplanmıştı. Konuşmalar yapıldı, Can Baba’dan şiirler okundu, şair anıldı. Bu arada, orada okunan şiirlerin arasına bile “internetten bulunan” bir şiir sızmıştı. Şiirin Can Yücel’e ait olmadığı anlaşıldı. Hakiki Can Yücel şiirleri okunarak anma noktalandı.
İnternet ortamında Can Yücel’in ya da başka şairlerin imzasıyla dolaşan ve aslında onlara ait olmayan şiirlere, şiir okurları aşinadır. Aynı çıkmaz, Nilgün Marmara için de geçerli. 13 Ekim 1987’de, 29 yaşındayken intihar eden Marmara’nın şiirleri,Daktiloya Çekilmiş Şiirler‘de toplandı. Ama internette şairin adıyla belki de en çok paylaşılan dize şudur: “hepiniz mezarısınız kendinizin…“
En son, erken çıkan Ekim 2015 tarihli 32. sayısında Ot dergisi de Nilgün Marmara’yı (hayatta olan Zeki Demirkubuz ve Mazhar Alanson ile birlikte) kapağına taşırken, aynı dizeyi öne çıkarmış. 3. sayfasında Nilgün Marmara’dan yapılan bir kolaj ve şairin aynı sayfada bir fotoğrafı yayınlanmış. Hiç çekinmeden, büyük harflerle bir de başlık konmuş kolaja: “HEPİNİZ MEZARISINIZ KENDİNİZİN“
***
Serdar Aydın Nilgün Marmara Metinleri ve Fragmanlar kitabını yazıp İzlek Yayınları’ndan Mart 1997’de yayımladığında başına geleceklerden habersizdi kuşkusuz. Kitabın metinler kısmında Nilgün Marmara şiirlerini çözümleyen şair, fragmanlar kısmında da uzunca bir şiir kaleme almıştı. Giriş bölümünde, 75. sayfada aynen şöyle diyordu Serdar Aydın:
“bütün yalnızlıkların ilenci
korusun çoğulluklarınızı
cinnet koyun erdemin adını
maskelerinizi kuşanıp yalanlarınızı çoğaltın
hepiniz mezarısınız kendinizin…
yağmur yağıyordu yağmur mavi
asfalta sızmış kaplumbağalar ölü balıkların sırtında
aşkın şiddetiyle titriyorlardı
sabahtı erkenci bir ulak çıldırırdı kuşlarıyla yağmurun
bedenler kaçışırdı dolambaçlı dilleriyle
tüze yalnızlıkların yalan tahtında inleyen
kul pratiklerinin seslerine gömülürdü
S.U.S.tu…”
***
Serdar Aydın’ın dizelerinin Nilgün Marmara’ya mal edilmesinin ilk örneği değil bu elbette. Karışıklık, özellikle sanal dünyayı sarmış durumda ve Serdar Aydın’ın kendisi de bundan epey muzdarip. Nilgün Marmara’nın şair olarak poetikası, dünyayı kavrayışı ile kendisinin şiiri ve dünyayı algılayışının tamamen farklı olduğunu özellikle vurguluyor.
Kitabının “Fragmanlar” bölümünün girişinde yer alan bu şiir ile ilgili şöyle diyor: “Fragmanlar, Nilgün Marmara’nın şiirlerini çözümleme metnini oluştururken yazdığım uzun bir şiir. Sonra sanal dünyada karıştırıldı ve Nilgün Marmara’nın sanıldı. Benim için zerre kadar önemi yok, demek ki Nilgün Marmara ile bir bütünlük sağlayabilmişim, onun ruhu ile ilişki kurabilmişim, diyorum. Bu açıdan bakınca böyle bir yanlışlık benim de hoşuma gidiyor aslında.”
Ama bir başka açıdan bakınca ise Serdar Aydın çok öfkeli; çünkü hem Nilgün Marmara’nın ruhunun rahatsız edildiğini, hem de emeğine saygısızlık edildiğini düşünüyor: “Aradaki bu farkı göremeyecek kadar cahil cühela bir kitle ile karşı karşıyayız. Üstelik bu kitle de Nilgün Marmara’yı sevenler… Allah Nilgün Marmara’yı sevenlerinden korusun. Üstelik, bu seven kitlenin Nilgün Marmara’nın tek şiir kitabını alıp okuduğunu da sanmıyorum. Okusalar böyle bir yanlışa düşmezler zaten. Bence Nilgün Marmara’ya çok ızdırap çektiriyorlar. Başka birinin şiirini onunmuş gibi göstermek çok rahatsız edici. O kadının ruhunda da huzur bırakmadılar.”
***
Şiirin Nilgün Marmara’ya olduğunu iddia edenler, adını da “Mezar” koymuş, öylece paylaşmayı sürdürüyor. Yazılarında alıntılayan, videolar hazırlayan, hatta kısa film çekenler olmuş, hepsi şiirin Nilgün Marmara’ya ait olduğundan emin olarak.
Ot dergisindeki “alıntı” da bunun devamı. Dergideki kolajın girişinde Daktiloya Çekilmiş Şiirler‘den “…Çocukluğun kendini saf bir biçimde/ akışa bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte!..” (s.171) dizeleri alınmış, ama bu kez başındaki üç nokta atılıp, yerleşimi bozularak. Tırnak içinde yazılı olan metnin tırnakları sökülüp atılmış başka bir alıntıda.
“Üzerimden trenler, kamyonlar tırlar ve tüm araçlar geçiyor sana doğru yürürken bu sonsuz evcilik oyununda.” (Nilgün Marmara, Kırmızı Kahverengi Defter, Telos Yayınları, 2.BASKI s. 89) Nilgün Marmara güncesindeki el yazısında altını çizmiş bu satırların. Dergi, Nilgün Marmara’nın altını çizdiği satırlara ve noktalamalara da uymamış.
Nilgün Marmara’ya ait olmayan dizeleri onunmuş gibi başlık yapmanın yanında, bunlar tabii ki gölgede kalıyor. Şairin bütün şiirlerine Everest Yayınları’ndan çıkan 171 sayfalık Daktiloya çekilmiş Şiirler‘den ulaşmak mümkün. Kırmızı Kahverengi Defter zaten günlüklerinden oluşuyor ki, Serdar Aydın’ın Nilgün Marmara Metinler ve Fragmanlar‘ını da tarayınca “hepiniz mezarısınız kendinizin” dizesinin Nilgün Marmara’ya ait olmadığı anlaşılacak.
Dikkatli her okur aslında, Nilgün Marmara şiirlerini okuyunca biçim ve içerik olarak söz konusu dizenin Nilgün Marmara’ya ait olamayacağını anlayacaktır.
13 Ekim 1987’de aramızdan ayrılmayı tercih eden bir şairin şiirlerinden habersiz olunca ortaya çıkan ürünün niteliği de çetrefil oluyor kuşkusuz.
***
Hamiş: Kırmızı Kahverengi Defter’in 75. sayfasını okuyunuz…