KARANLIĞIN ALDIĞI ŞEKİLLER – Esme ARAS

Baharla birlikte edebiyatın sokaklarına çıktık ve Ankaralı edebiyat fanzinlerinin peşine düştük. Fanzinlerin ortaya çıktığı dönemi, ruhunu ve kültürünü daha iyi anlayabilmek, kuramsal açıdan değerlendirebilmek için ilkin, Prof. Dr. Aysu Erden ile konuştuk. İkinci durağımız ise işin mutfağından iki isimdi. Ankara Fanzinciler Buluşması’nda tanıştığımız, Çağrı Sansar ve Eyüp Tekin’e fanzinler hakkında merak edilenleri, okurlarımız için sorduk.

Aysu ERDEN/ Karanlığın Aldığı Şekiller: “Yeraltı” ya da “Kenar Kültür” Edebiyatı, “Sokak Kültürü”nden “Fanzin ve Punkzin Kültürü”ne…

En genel tanımlamasıyla, yeraltı edebiyatı alışılmışın dışında, aykırı olan edebiyat ürünlerine işaret etmektedir. Yeraltı edebiyatı meşhur yayınevleri tarafından yayınlanmamış oldukları için fotokopi yöntemiyle de çoğaltılabilen, bu nedenle de sayısı az olan kitapları ve dergileri tanımlamak amacıyla da kullanılmaktadır. Bu tür eserler toplumun kabul ettiği etik ve estetik değerleri önemsemezler ancak onları yıkmaya da çalışmazlar, söz konusu değerlerin yerine farklı değer yargıları önermezler. Toplumsal sistemi eleştirirler, toplumda var olan sıra dışı değer yargılarını ve estetik anlayışını tanıtırlar, vurgularlar, gün yüzüne çıkarırlar. Yeraltı edebiyatının, beat kuşağı ve punk alt kültürü edebiyatı, “ihlalci/günahkâr/anti-sosyal/hastalıklı edebiyat”, korku, fantastik, bilim kurgu edebiyatı ürünlerini kapsadığı düşünülmektedir. Dünyada, daha ziyade, fanzinler aracılığıyla okurlarıyla buluşan yeraltı edebiyatı ürünleri, genellikle, cinsellik, uyuşturucu ve içki bağımlılığı, politik aktivism, vb. topluma ve yerleşik kültüre karşıt olan bazı baskın özellikleri yansıtmaktadırlar. Bu tür metinleri içeren kitaplar ise çoğunlukla küçük yayınevleri tarafından kısıtlı sayıda basılmaktadır. Kimi zaman, yazarları tarafından, deneysel olarak yazılmış olan öykü kitapları ve romanlar da bu kategori kapsamında ele alınmaktadırlar. Ancak, gerçek yer altı edebiyatı ürünleri risk unsurları, tabu, yasadışı kavramlar içeren, uçlarda gezinen, kara mizah içeren, özgün, protest ve avangard sayılan özellikleri taşıyan eserlerdir. Yeraltı edebiyat ürünlerinden bazıları, yazıldıkları tarihten sonra birçok yazara ilham kaynağı olan, yön veren, hatta adlarına hayran kulüpleri kurulan, ilgi uyandıran, herhangi bir konuda bilgi kaynağı oluşturabilecek nitelikte ve türünün tek örneği olan “kült eserler” olarak da tanınmaktadırlar. Koleksiyoncuların ve yeraltı edebiyatı hayranlarının ilgi odağı olan fanzinlerin (fanatic magazine/fanzine) sayıları son yıllara kıyasla, teknolojinin ilerlemesi, internet ortamındaki iletişim ağı platformlarının gelişmesi, yaygınlaşması gibi nedenlerle giderek azalmaktadır. Blog (personal magazine/perzine), e-zine (electronic magazine/e-dergi) gibi elektronik yayınlar popülerleştikleri için fanzinlerin yerine geçmektedirler. Özellikle 60’lı ve 70’li yıllarda toplumun beklentilerine karşı çıkan bir tavır sergileyen ve aynı zamanda şarkı sözü yazarları olan Punk şairlerinin eserlerinde yarattıkları başkişiler akıl hastalıklarından mustarip, nihilist, anti-sosyal insanlardır. Bu anti-kahramanlar, toplumların tabu konular olarak kabul ettiği uyuşturucu ve seks bağımlılığı, şiddet, ensest, pedofili ve suçun her türlüsünü uygulayabilen kişilerdir. Bu tür yazarların eserleri, Punk alt-kültürünü anlatan, punk temsilcilerinin sözcülüğünü yapan ve Punk hayranlarının rağbet ettiği, “Sniffin’Glue” (Tiner Koklamak) gibi “punkzin”lerde (Punkzine/Punk Fanzin’leri/Punk magazine) yayınlanıyordu. Çok uzun ömürlü olmayan bu tür bazı Punk fanzinlerin çoğu uzun soluklu olamamışlardır.

“Fanzin düşünceye etiket vurmaz”

-Bu işin heveskârları olarak, kısaca sizleri tanıyabilir miyiz? Edebiyat fanzinlerinde yer alma fikri nasıl doğdu?

Çağrı Sansar: Dergilerin yayım poetikaları/politikaları olduğundan dolayı genelde edebiyata sığ baktıklarını düşünmüşümdür hep. Tek tip şiir yayımlamak gibi… Bunu pek çok dergi yapmaktadır. Öyleyse, edebiyat dediğimiz sanat birçok ”izm”den oluşmaktadır. Dolayısıyla ”edebiyat dergisi” dediğimizde ”şiir yazıcısı” tarafından gönderilen şiirin, kuramsal olarak neliğine/niteliğine bakılması gerektiğini düşünüyorum. Bu yanlışın yapılmasının sebebi ise yayım kurulu üyesi ve dergi çıkarıcılarının edebiyat kuramı üzerine bilgi sahibi olmamalarından kaynaklanmaktadır. Bir de edebiyattaki gruplaşmalardan ötürü ”yeni kalemlere” yer kalmamasından dolayı doğal olarak fanzinlere yönelim başlıyor.

Eyüp Tekin: Kırıkkale Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı okuyorum. Bir yıldır düzenli olarak Alfabe Fanzin’de yazıyorum. Açıkça söylemek gerekirse fanzinde yazma fikri dergilerde yazamamızdan kaynaklandı. Bu geniş pazarda kendimize yer bulamayınca başka platformlar edindik. Fanzin bu sayede biz ve bizim gibileri açığa çıkardı diyebilirim.

-Fanzin çıkarmanın süreçlerinden bahseder misiniz; elinde kâğıdın, kalemin ve dilinin ucunda bir düşünce varsa, ihtiyaç duyulan her şey orada mıdır? Bireysel mi, kolektif bir çabanın ürünü olması mı, daha anlamlıdır?

Ç.S: Elbette ki araç olarak kâğıt ve kaleme ihtiyaç vardır. Ama aslolan kolektif olarak ne söylemek istediğindir. Çünkü fanzinler aslında birer düşünce yayma aracıdır.

E.T: Ben fanzin yazarıyım, fanzin nasıl çıkarılır edilir pek bilmem; ancak, yaratma süreci çok sıkıntılı bir süreçtir. Yaratma sürecinde bir fikriniz var, bir kurgunuz var, ama bunu yazıya aktarmak istediğiniz gibi olamayabiliyor. Fikriniz olduğu kadar çalışma isteği ve bıkmadan usanmadan bu fikir hakkında yürürlüğe girecek yeni edimler bulmalısınız. Bu daha da önemli, ama ince bir ayrıntı en nihayetinde.

“Fanzinin hiyerarşisi yoktur”

-Fanzin reklama ve sponsora ihtiyaç duymaz, zımbalanmaz, üzerinde fiyat etiketi olmaz, satılık değildir… gibi özelliklerden yola çıkarsak, fanzinle dergi arasındaki farkı bir de sizden dinleyelim…

Ç.S: Fanzin, ruhu itibari ile ”amatör” bir yaşam biçimini benimsemiştir.  Dolayısıyla reklama, sponsora ihtiyaç duymaz. Amatörlük ise bir işi/eylemi aşkla, gönülle, saygı duyarak yapmak demektir. Dergilerden farkı ise bilgiyi mülkleştirmemektir. Sisteme karşı bir başkaldırıdır fanzin. O yüzden düşünceye etiket vurmaz.

E.T: Fanzin pazara girmez, fanzin bilumum kapital unsurların faktörlerinden yararlanamaz. Çünkü pazara tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda düşündüğümüzde, sisteme karşı ama sistemin içinde bir oluşumu ayakta tutmaya çalışıyoruz, çalışılıyor. Bu beni heyecanlandırıyor açıkçası.

-Fanzin kültürü kuralsızlık demek midir; temelinde kurallara karşı bir duruş/direniş olsa da, kendine has kuralları var mıdır?

Ç.S: Sistemin dayatmaları sonucunda anarşist bir anlayışla, yayınevlerinin bilgiyi ”meta” haline getirmeleri sonucu, alternatif olarak kolektivist bir anlayışla ortaya çıkmıştır. Ankara’da ”üçbeşçapulcu”, Çapulcu Fanzin’i ortaya çıkarmışlar ve iktidarın orantısız zekâsızlığını anlatmışlardır.

E.T: Fanzinin kendine has kuralları vardır. Ancak bir hiyerarşisi yoktur. Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Ben kendi açımdan şunu söyleyebilirim, fanzinlerin bir kısmı, bir nevi siyasi örgütlerin bildirileri olmaya başladı. Bunların örnekleri çok fazla. Edebiyat fanzinlerini seviyoruz biz.

“Ankara’da iyi fanzinler çıkıyor”

-İnternet yayıncılığında bloglar devri yaşanırken, fanzinlerin okunurluğu ne durumdadır? Her şeyin birbirine benzemeye başladığı bir ortamda, fanzinler için “aynılaşma” söz konusu olur mu bir gün?

Ç.S: Fanzinler artık sadece basılı olarak değil, bloglar üzerinden de sanal fanzin olarak sürmektedir. Dolayısıyla fanzinlerin okunurluğu, okuyuculuğu ülkemizde bitecek gibi durmuyor. Çünkü fanzin, ülkemizde daha yeni tanınan alternatif bir yayın biçimi.

E.T: Fanzinlerin okunurluğu yer altı edebiyatının okunuş oranıyla paraleldir bence. Türkiye için söylüyorum tabii ki. Ama bloglar kadar okunmuyor tabii. İnterneti herkes kullanıyor, herkes ulaşıyor çünkü. Ben blog yazarıyım aynı zamanda, emin olun fanzindeki öykülerimden daha çok okunuyordur blogdaki yazılarım.

-İyi fanzin Ankara’da mı çıkar; diğer kentlerle karşılaştırdığımızda Ankaralı gençlerin bu konuda kat ettikleri yol hakkında neler söylenebilir ve Ankaralı fanzinleri nerelerde okuyabiliriz?

Ç.S: Şehirlerarası bir kıyaslama yapmak elbette ki yanlış olur. Her fanzin iyidir şüphesiz. Ankaralı fanzinleri kitapçılarda, kafelerde ve ayağınızın bastığı, gözünüzün gördüğü her yerde bulabilirsiniz.

E.T: İyi fanzin, sağlam yazıların olduğu fanzinlerdir. Ankara ya da İstanbul diye kısıtlamamak lazım. Ankara, edebiyatımızın da başkenti olduğundan burada iyi fanzinler çıkıyor. “Yazma” var mesela. Ya da “365” var. Ankara’da fanzinleri Kızılay’daki “Ardıç, Tayfa, Kitapkurdu” gibi kafelerde okuyabilir isteyenler.

“Fanzinler edebiyatın mihenk taşıdır”

-Ankaralı yazarların ürünlerine yer veriyor; Ece Ayhan, Küçük İskender gibi şairlerden alıntılar yapıyorsunuz. Ya da her fanzin kendi yazarını doğuruyor… Fanzinlerin varlığı, edebiyatta nasıl bir güç oluşturuyor?

Ç.S: Az önce de ifade ettiğim gibi dergilerde yer bulamayan yazıcılar üretimlerini paylaşmak için fanzinleri tercih ediyor. Fanzinler edebiyatın mihenk taşıdır. Nitelikli edebiyat üretimlerini okumak isteyen herkese fanzinleri okumalarını tavsiye ediyorum.

E.T: Fanzinlerden çıkan ve pazara armağan edilen yazarlar var tabii, sizin de bahsettiğiniz gibi. Ancak daha iyi şeyler çıkabilir. Ama yazarın pazara kanalize olduktan sonraki yazıları, fanzinde olduğundan daha başka, bence temel sorun buradan kaynaklanıyor. Yazar orada eriyor ve bence ayarlanıyor.

 

Esme’nin notu: 30 Nisan 2014’de Ankara Hürriyet’te yayımlanmıştır.

YAZAR:

Check Also

“TANRI VE KRAL İNDRA” ÜZERİNE BİR DENEME – SEDA ZENGİN

Yabancı, yabancı, gitme ve beni bırakma* paradesee jaana nai परदेसी जाना नै     . …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir