ALFONSİNA STORNİ’DEN BİZE KALAN: DENİZE DOĞRU – Gökhan TOK

Eğer telefonla beni arayacak olursa

Gittiğimi söyle, boşuna uğraşmasın.

 

Çok da iyi dinlemiyordum aslında. Ali hikmet Eren’le Serdar Aydın konuşuyorlardı. Ellerinde Medakitaplar arasına Eylül 2016’da katılan son kitaplar vardı. İçlerinden birini almış hararetle şiirler okuyorlardı. Neden sonra okumayı bırakıp bana döndüler: “Bak bu şiir sana uyuyor,” dediler.

“Harcanıp tükeniyorum hayatta,

Hiçbir şey yapmadan,

Evimin simetrik

Dört duvarı arasında.

 

Hey işçiler, getirin kazmaları!

Yıkılsın duvarlar, çatılar,

Hava dolansın kanımda,

Sırtımı yaksın güneş.”

a2Alfonsina Storni adını ilk duyduğumda merak ettiğim dizeler şimdi çok daha canlı çıkıyor karşıma. Artık havada uçuşan sözcükler değiller. Bir kez daha beden buldular. Türkçe’de ilk kez yayımlanan bu dizeleri Tozan Alkan çevirmiş. Elimi kitap kapağının üzerinde gezdiriyorum. Bir şairin sözleri yıllar öncesinden fırlıyor, parmaklarımın arasından süzülüyor sanki. Uzak bir ülkenin, Arjantin’in kıyılarından geliyor.

 

 “Dientes de flores, cofia de rocio,

Manos de hierbas, tu, nodriza fina,

Tenme prestas las sàbanas terrosas

Y el edredon de musgos escardados.”

 

Sözcükleri anlamak için İspanyolca bilmeme gerek kalmıyor. Parmaklarımın arasından tanıdık bir biçimde akıyorlar. Sahile vuran dalgaların köpükleri gibi hışırtılı bir gizemle sönüyorlar.

“Çiğden takke, çiçeklerin dişleri,

Otların elleri, tatlı sütnine

Hazırla bana yeryüzünün örtülerini

Yosundan yorganları hazırla…”

 

 

Kitabın kapağını açıyorum, ilk sayfayı çevirince Alfonsina Storni’nin gülümseyen yüzü karşıma çıkıyor. 46 yıllık bir ömre, genç yaşta ölmeye itiraz etmeyen bir gülümsemesi var. 29 Mayıs 1892’de İsviçre’de başlayan yaşamöyküsü, 1938’de sona ermiş. Bu kadar kısa bir ömre sığdırdığı on üç bulunuyor. Bunların bazıları ölümünün ardından yayımlanmış. “Denize Doğru”da bütün bu kitaplardan seçilmiş şiirler bulmak mümkün. Güçlü güzel gülümsemesi belki de hayata bir meydan okumaydı diye düşünüyorum. 20 yaşındayken oğlu Alejandro Alfonso’yu doğurduğunda yalnız bir anneydi ne de olsa. Çeşitli işlere girerek oğlunu büyütmeye çalışan Alfonsina, o yıllarda kadın hakları için mücadele eden başka kadınları da görüyor olmalı. Ne de olsa 20. Yüzyılın başı dünyanın pek çok yerinde kadın hareketlerinin uyanmaya başladığı yıllar. Bu yıllarda Alfonsina da feminist bir duyarlılık geliştirmeye başlamış.

İntiharı ona yakıştıramıyorum. Kendini sulara bırakan Virginia Woolf’a, Sylvia Plath’a, anne Sexton’a, Nilgün Marmara’ya ya da intihar etmeyi seçen bütün şairlere yakıştıramadığım gibi. Fakat belki de yaşama gücünü kaybetmişti diye düşünüyorum. Sevdiği arkadaşı Horacio Quiroga’nın intiharının ardından, kısa süre sonra, göğüs kanseri olduğunu öğrendiğinde ölmeyi aklına koymuş olmalı.

 

“Uyuyacağım, yatır beni sütninem.

Yatağımın baş ucuna bir lamba koy

Bir takımyıldızı koy, sevdiğin

Her şey harika, sadece biraz indir.”a3

 

Duyuyorum, Alfonsina’nın Arjantin denizlerinde sönen sesi yeniden yaşayanlara ulaşıyor. Bir gün yürüyüp uyumaya gittiği denizlerden bize sesleniyor. Önce balıklarla konuşuyor derinlerde. Sonra sesi bize kadar geliyor. Bütün balıkla konuşanlar gibi o da güçlü bir kadın. Ama güçlü olmaya çalışmak yoruyor insanı. Bir uyku sarıyor; denizlerin rahat yataklarına çekiliyor insanlar. Bir gün bir kadın kumsalda minik ayak izleri bırakıyor. Alfonsina uyumaya gidiyor. Şair hep kırk altı yaşında kalıyor, şiir yazan becerikli elleri yüz yaşında, denizin dibinde gözleri hepsinden yaşlı.

YAZAR:

Check Also

“TANRI VE KRAL İNDRA” ÜZERİNE BİR DENEME – SEDA ZENGİN

Yabancı, yabancı, gitme ve beni bırakma* paradesee jaana nai परदेसी जाना नै     . …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir