YAPRAKLI DENİZ EJDERİ – Öykü – İlker ÜLGEN

Mahkeme salonu bomboştu; ne sıralarda tek bir kişi, ne de mübaşir. Tüm tanıdıkları yalnız bırakmıştı sanığı. Avukatı bile yanında olmak istememişti.

Cama yakın bir ağacın dalı tak tak vurdu, ses salonda yankılandı. Hâkim gözlerini sanığa dikti, elindeki tokmağı kafasına doğru fırlatıp bağıra bağıra konuştu.

“Bir kadın ve bir erkek cesedi bulundu. Ne diyorsun bakalım bu duruma?”

“Ben masumum!”

“İyi de az önceki öyküyü sen yazmadın mı, ha?”

“Hayır, yemin ederim ki ben yazmadım.”

“Sus, sen yazmışsın, kalem izlerin bulundu suç mahallinde. Daha neyi inkâr ediyorsun?”

“Ama gerçekten ben yazmadım!”

“Doğruyu söyle!”

“Doğruyu söylüyorum. Ben yazmadım, zorla yazdırtıldım.”

“Kim tarafından?”

“Bahçıvan!”

“Yalan söyleme, ne işi var bahçıvanın o öyküde?”

“Gerçeği söylüyorum ben size. Bir gün masamın yanına geldi. Elinde bahçe makası. Gülleri buduyormuş. Size de saç tıraşı yapmamı ister misiniz, dedi. Hayır, tamam, yapma, ne istersen yazarım, dedim ve yazdım. Nefsimi müdafaa için yazdım.”

“Sus, pis yalancı! Gerçeği söyle, neden öldürdün onları?”

“Öldürmek zorundaydım.”

“Neden?”

“Kadın benim eski sevgilimdi.”

“Ve sen de o herifin kollarında görünce dayanamadın, ikisini de öldürdün, değil mi?”

“Evet, ikisini de öldürdüm.”

“Cinayet silahı olarak ne kullandın?”

“Aynanın kırık parçalarını.”

“Kalemini neden kullanmadın?”

“Kalem izlerim kalır diye.”

“Şapşal, kalmış zaten izleri her yerde!”

“Savrukluğuma verin lütfen.”

“Karardan önce son bir sözün var mı söyleyeceğin?”

“Özür dilerim. Affedin lütfen. Bir daha yapmayacağım.”

“Bırak şimdi maval okumayı. Senin gibi yalancının sözüne mi güvenilirmiş! Evet! Gereği düşünüldü. Yaz kızım.”

“Ama burada ikimizden başka kimse yok ki!”

“Sen sus! Utanmadan yalan söylüyorsun hâlâ. Cezanı aramızda görüştük.”

“Kimlerle?”

“Sus dedim sana, laftan anlamıyor musun sen! Evet, dinle, cezan şu: Deminkine benzeyen bir öykü yazmak. Tamam mı güzel oğlum?”

“Tamam hâkim bey. Peki bu mahkemenin öncesine koysam olur mu o yazdığım öyküyü?”

“Olur evladım, olur. Yalnız bir daha seni buralarda görmeyeyim, e mi. Hadi yolun açık olsun bakalım. Dava bitmiştir.”

Fırlattığı tokmağı bulamayınca elini yumruk yapıp kürsüye vurdu hâkim. Hâkimin masasındaki kalem yere düştü, yuvarlana yuvarlana sanığın önüne geldi. Aldı, harıl harıl yazdı.

YAZAR: medakitap

mm

Check Also

“TANRI VE KRAL İNDRA” ÜZERİNE BİR DENEME – SEDA ZENGİN

Yabancı, yabancı, gitme ve beni bırakma* paradesee jaana nai परदेसी जाना नै     . …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir