Her şair, Elsa’ya Aşıktır Biraz – M. Mahzun Doğan

elsa2

Fransız şair Louis Aragon, Dada akımının üyelerindendir. Dada akımı rüzgârını yitirdiğinde ise gerçeküstücülük akımının kurucuları arasında yer aldı. 1927’de Komünist Parti’ye girdi. İkinci Dünya Savaşı’nda işgal sırasında ise, direnişin simgesi oldu. Karısı Elsa Triolet için yazdığı şiirler, aynı zamanda Fransa’ya, yaşama, umuda, direnişe bir sesti… “Elsa’nın Gözleri” adlı şiiri, dünya edebiyatının unutulmazları arasına girdi. Şiirin Türkçe’ye ilk çevirisini yanılmıyorsam Orhan Veli yapmıştı. Ben de o çeviriden (1) yapacağım alıntılarımı…

Şiir, şu sarsıcı bölümle başlar:

“Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de / Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm / Orada bütün ümitsizleri bekleyen ölüm / Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde”.

Kuş gölgeleriyle bulanan uçsuz bir denizden gözlerinin camın kırılan yerindeki maviliği kıskandırmasına kadar nice imgeye başvurur şair, Elsa’nın gözlerini anlatmak için. En çarpıcı, sarsıcı, dahası okurken bütün bedeni bir senfoninin ezgilerine sürükleyen son bölümünde ise bir Nuh tufanı atmosferi çizer:

“Kâinat param parça oldu bir akşamüzeri / Her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın / Gördüm denizin üzerinde parlarken Elsa’nın / Gözleri Elsa’nın gözleri Elsa’nın gözleri.”

Bu şiir, evet, yalnızca bu şiirden esinlenerek yazılmış, bu şiirden dizeler içeren, bu şiire göndermeler yapan şiirlerden (yalnızca Türk şiirinden söz ediyorum), bir antoloji bile yapılabilir… Türk şairlerini o kadar etkilemiştir ki bu şiir, hemen her şairimiz, Elsa’ya aşıktır biraz…

elsa

Önceki yazımda (2), Ahmet Uysal’ın sevgilinin gözlerini kentle harmanladığı “Bir Şehirdir Gözlerin” şiirinden alıntı yapmıştım. Gençlik yıllarımdan bu yana, en çok okuduğum (Onlarca kez okumuşumdur desem ifade etmez…) şiirlerden birisi olan “Elsa’nın Gözleri”ni bana yeniden anımsatan, yeniden okumaya yönelten, işte o şiir oldu. Şiirdeki göz imgesinden dolayı değildi bu. Evet o da var, “göz” denilince, hele de sevgilinin gözünden söz ediliyorsa, ben bu şiiri anımsarım da, doğrudan Elsa’yı anıyordu şair. Şöyle bitiyordu Ahmet Uysal’ın şiiri::

her sabah yeni sözler söylesem

yeridir; yeni, güzel ve yalın,

onlarla sürecek sonsuzluğa,

“elsa’nın gözleri, gözleri elsa’nın.”

***

Ahmet Uysal’ın şiirinin ardından Aragon’un şiirini okuyunca ise, bu kez Ahmet Günbaş’ın “Göz Devrimi” (3) şiiri geldi usuma… Zaten, o güzelim şiir de Aragon’dan, onun yine Elsa’ya seslendiği bir şiirden alıntıyla başlıyor:

“Sana büyük bir sır söyleyeceğim Zaman sensin”

Şiir mi?

Karanlıklar içinde kalmış bir insanın seslenişi… Bu öyle bir karanlık ki, “yüzsüz, yalancı, küstah, embesil”, “ayaz mı ayaz”, “acı uykular içiriyor, kinli kâbuslar” serpiyor o uykulara… “Çekince bıçağını olur olmaz / delil melil bırakmıyor ortalıkta”. Bu koyu mu koyu karanlıkta, yalnızlık içinde, gözleri çağırıyor şair. Çünkü, o gözler ki, “dörtnala yetişir / adamı ipten alır bir bakışta”.

Aragon’un Elsa’ya seslenişlerinde, Elsa ve onun gözleri, ülkeyle, yaşamla, umutla bütünleşir. Günbaş’ın şiirinde de öyle. Bundandır ki, o gözlerin afişini her yere asmak ister şair. İnsanlara, arılığı, duruluğu göstermek için… O gözlerden başlasın ister sonsuzluk dersi. “Kim kime dum duma geveze gezegen”in kendi benliğine dönmesinin başka yolu yoktur.

Der ki şair:

“Devrimse devrim, o büyük saati / kurmalı çatırtıyla göz kararı / Pattadak devirip tacı tahtı / gelsin gözlerinin cumhuriyeti!”

***

Gelsin o cumhuriyet! Gelsin! Çünkü, sevgilinin “gözlerinin cumhuriyeti”nde karanlık değil aydınlık, savaş değil barış var. Aşk var, sevgi var. Yüzsüzlük, yalancılık, küstahlık yok… Aragon’un şiirinin de, Ahmet Uysal’ın, Ahmet Günbaş’ın şiirlerinin de çağrısı, sevgiye, umuda, aşka…

Şiirler şunu söyler:

Mazlumlar değil, karar verenler ve silah tüccarları gitsin savaşa…

 

______________________________

(1) Ülke Ülke Çağdaş Dünya Şiiri, Cilt 2, Milliyet Yayınları, Birinci Baskı: Ekim 1980.

(2) “Politikacı, kültüre ‘kelle’ sayısıyla bakıyor”, Başkent Gazetesi, 13 Ekim 2014.

(3) Ahmet Günbaş, “Çatapat Sesimle” (Seçme Şiirler 1974-2014), Mühür Kitaplığı, Basım: Ocak 2014, İstanbul.

 

YAZAR:

Check Also

“TANRI VE KRAL İNDRA” ÜZERİNE BİR DENEME – SEDA ZENGİN

Yabancı, yabancı, gitme ve beni bırakma* paradesee jaana nai परदेसी जाना नै     . …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir