Taştan Bir Evde
Savaş yılları sırasında yaşamışlar bu evde. Sonra biz taşındık burada öldüklerini bilmeden. Yalnız küçük kızları kurtulmuş kıyımdan; komşuları tarafından alınıp kim bilir nereye götürülmüş. Hiç haberimiz olmayacaktı ya, arka bahçeye, tulumbanın kırık kolunu onarmaya gittiğimizde bezden bir bebek buldu babam onların unuttuğu. Belki de küçük kıza aitti öyle ya. Mısır püskülü saçları benzermiş küçük kızın saçlarına anlattıklarına göre.
O günden sonra burada yaşamış olanların ölüme giderken unuttukları şeyleri keşfetmeye koyuldum büyük taştan evin içinde, zaman zaman da bahçesinde. Bodrumdaki boş şişelere, tavan arasındaki elbise sandıklarına dokunan olmamış yıllar boyu. Ve taştan ev, onların yokluğuna yıllarca dayanmaya tozlanarak ödüllendirilmiş. Bir de kocaman kovuğuna bir ağacın, bırakılmış demir yüzüğün sahibi çoktan yitmiş, avludaki kan lekeleri gibi.
Küçük gizleri var bu evin, acı dolu gizleri. Fırtınalı gecelerde içini çekiyor oyuncağı kaybolmuş bir kız gibi.
Gökkuşağı
Belki de fırtınanın özür dilemesidir gökkuşağı…
Anı
Öyle uzun zamandır ayrıyım ki evimden, tek bir anı bile kalmamış bende. Yalnız, çiçek kokusu senin saçlarından.
Mayın
Yürüyüp gitmek için ayakları yoktur mayının. Bu yüzden insanlarınkini alır.