VE TUTUN ÖMRÜNÜZÜN ELİNDEN!
M.Mahzun Doğan
Kaplumbağaları bilir misiniz?
Halk arasında tosbağa da denir.
Evini sırtında taşıdıkları söylenir. Öyledir de… Kemiğe benzer sert bir kabuk yapıları vardır. Onun içinde yaşarlar. Ayakları, kuyrukları ve başları o kemiksi evin özel pencerelerinden dışarı çıkar. Dolayısıyla içinden çıkıp yiyecek içecek toplayıp tekrar döndükleri bir yer değildir evleri. İkinci, üçüncü bir ev edinme peşine düşmezler. Evlerinde biriktirdikleri bir şey de yoktur. Doğanın sunduklarıyla beslenir, yaşamaya devam ederler.
Çok ağırdır yürüyüşleri.
Öyledir ama uzun mu uzundur ömürleri. Dünyamızın en eski canlılarından olan kaplumbağalar (200 milyon yıl önce bile yürüyorlarmış topraklarımızda), insan zulmüne uğramazlarsa eğer, insanların üç nesliyle “merhaba”laşabilirler.
200 yıl yaşayanları var.
***
İzleyenler anımsar. Son yılların en çok ilgi gören filmlerinden “Mandıra Filozofu”nda (*) şöyle bir diyalog var:
“Bak şimdi güzel kardeşim, sen o parayı alsan, kendine bir iş kursan fena mı olur?”
“Yooo, ben çalışmaya karşıyım.”
“Çalışmaya mı karşısın?”
“Evet, ihtiyacından fazlası için çalışmak insanoğlunun aç gözlülüğünden başka bir şey değildir.”
***
Bu diyalog “Ben Türkiye’nin en inatçı sanayicisiyim be! O kim?” diyen Cavit Bey’le, “O kim?” dediği iki üniversite bitirmiş “Mandıra Filozofu” Mustafa Ali arasında geçer.
Aynı iki kişi arasındaki bir başka diyaloga bakalım şimdi:
“Mustafa Ali sen baya çalışıyosun ya senin için tembel diyorlar ama…”
“Yok, bu sistemde çalışmaya karşıyım ben. Çünkü bu sistemde çalışmak modern köleliktir. Oysa çalışkanım ben. Ama depom yoktur benim.”
“Depo mu?”
“Yani çalışırım ama biriktirmem. Yetecek kadar çalışırım. Kendime ve ihtiyacı olana yetecek kadar.”
***
Bu filmi izlerken kaplumbağaları anımsamak olanaksız gibidir de… Filmde de bu gönderme yapılır zaten…
Cavit Bey, Mandıra Filozofu’ndan etkilenmiş, kendine tatil ilan etmiş, çekip gelmiştir. Suya bırakıvermiştir kendini. Yüzerken konuşurlar Mandıra Filozofu’yla.
“Ya işte ben böyle bir hayat hayal ediyorum. Emekli olunca tabi…”
“Doğada emeklilik diye bir şey yoktur. Emeklilik modern insanın uydurduğu bir şeydir. Sen hiç emekli oldum artık uçmayacağım diyen bir kuş gördün mü?”
“Heh, emeklilik güzel bir şey Mustafa Ali. Bize ihtiyaç. Ben çok yıprandım. Çok hızlı yaşadım. Çok yoruldum.”
“Yanlış yapmışsın. Yani hayatı yavaş yaşamak gerekir zaten. Acelen ne? Unutma ki dünyanın en uzun yaşayan canlısı en yavaş hareket eden kaplumbağadır.”
***
Kaplumbağalar biriktirme kaygıları olmadığı ve ağır hareket ettikleri için mi uzun yaşarlar?
Bu soruya yanıt verecek araştırmalar yapmış bir bilim insanı değilim. Ama uzun yaşamanın bununla bir ilgisi var gibi gelir bana. Sürekli daha fazlası için çırpınmak, var olanın da keyfini çıkaramamayı beraberinde getirir çünkü… Stresi, gerginliği, kaygıları…
Deniz kıyısında, elinizde çay bardağı, başka her şeyin uzağında olarak izleyemezsiniz günbatımını; dağların görkemini, bulutların salınışını, açan bir çiçeğin güzelliğini… Güne başlarken gökyüzünün “merhaba”sını duymazsınız. Ağaçların, kuşların “merhaba”sını…
Ne çok şey kaçırırsınız sürekli daha fazlası için çırpınırken. Daha fazlası için mülkün, paranın…
Kaçırdığınız ömrünüzdür oysa…
Yeni yılda kaplumbağaları anımsayarak yaşayın…
İzlemediyseniz, izleyin “Mandıra Filozofu”nu… İzlediyseniz, bir daha izleyin.
Ve tutun ömrünüzün elinden!
Kaçırmayın “merhaba”ları!
_____________________
(*) Mandıra Filozofu, Yöneten: Müfit Can Saçıntı, Senaryo: Birol Güven, Yapım Yılı: 2014.