ANA SAYFA

İÇ SAVAŞ – Gökhan TOK

Sokağın sonundaki evden ateş ediliyor. İç savaştan önce bahçesinde erik ağacı bulunan bir evdi bu. Şimdi içeriden silah atıyorlar. Karanlıkta her on dakikada bir beş mermi yakıyorlar. Bulunduğum yerden namluların alevini göremiyorum ama seslerini duyuyorum. Nişan almadan, yalnızca gözdağı vermek için rastgele ateş ediyorlar. Seslerden anlıyorum kalabalık olduklarını. Farklı tüfeklerin …

AYRINTILAR...

KANATLARI OLMAZSA – Serdar AYDIN

Pencere camının üzerinde öylece duruyordu. Hareketsizdi. Ara sıra kanatlarını kıpırdatıyor, ön ayaklarıyla burnunu sıvazlıyordu. Bir burnu var mıydı, emin değilim. Ama ön ayaklarını sürttüğü ve temizlendiğini varsaydığım bölgeye burun demekten çekinmiyordum. Aniden hareketlendi. Kanatlarının hızı, camın yüzeyinde bir esinti yarattı. Konumu sürekli farklılaşıyordu. Uçuşunun rotası değişkendi. Aslında çok eksenli devinimini …

AYRINTILAR...

40. KAT – Murat DARILMAZ

“Son üç kat kaldı.” Ustasının aldırış etmediğini görünce kalfa tekrarladı; “Kırkıncı kata üç kaldı usta.” Karşıdaki gökdelenin camlarına bir başka gökdelenin gölgesi düşüyordu. Molada en çok gökdelenleri seyretmeyi seviyordu; o zaman çocuklarının okul sezonunun yaklaştığını unutuyor, poşetindeki tütünden çıkarıp iki üç adet ardı ardına sarıyor, mola bitimine kadar içiyordu usta. …

AYRINTILAR...

MUALLA İÇİN YARI TOPLUMSAL BİR YAZI – Ali Hikmet EREN

  geçenlerde kül dergisinin eski sayılarını karıştırırken ‘mualla için toplumsal bir şiir’i yeniden okudum (kül, kasım 2002, sayı 30). şiir, ispanyol şair franco colté’ye ait. şiirin çevirisi bilal kolbüken tarafından yapılmış ve ilk çevirisi olmasına rağmen, türkçe yazılmış sıkı bir şiir havası var çevirisinde. çevirinin kurallarını fazlaca zorladığı, özellikle de …

AYRINTILAR...

TAŞTAN BİR EVDE – Gökhan TOK

Taştan Bir Evde Savaş yılları sırasında yaşamışlar bu evde. Sonra biz taşındık burada öldüklerini bilmeden. Yalnız küçük kızları kurtulmuş kıyımdan; komşuları tarafından alınıp kim bilir nereye götürülmüş. Hiç haberimiz olmayacaktı ya, arka bahçeye, tulumbanın kırık kolunu onarmaya gittiğimizde bezden bir bebek buldu babam onların unuttuğu. Belki de küçük kıza aitti …

AYRINTILAR...

CONTEMPOARY ART, PİYASALAR SİMSARLAR VE SAHRA ALTI AFRİKA – Serdar AYDIN

  Sanatın ne olduğu ya da olmadığı üzerine birçok fikir üretilebilir. Algılayıcının algı derinliğinden, yapıtın form niteliklerine kadar birçok unsur bu fikirlerin payandası olabilir. Yani mutlak anlamda bir spekülasyon veya görecelik söz konusu her durumda. Kuramsal düşüncenin gelişimi görecelik oranını ve spekülasyonu olabildiğince artırıyor. Sanat değerinin ne olduğu, artık muğlak …

AYRINTILAR...

DAKTİLO – Murat DARILMAZ

Son matbaanın kapandığını görebilecek miyim? Temenni değil sadece bir merak. Umarım görmem. Çünkü bu gözler son daktilo fabrikasının kapandığı haberini gördü; “Dünyanın son daktilo fabrikası olan Hindistan’daki Godrej&Boyce geçen hafta artık üretim yapmayacaklarını açıkladı. Devamında da, aslında 2009’dan beri üretim yapmadıklarını ve stoklarının da tükendiğini söyleyerek bir devrin kapanışını ilan …

AYRINTILAR...

BİR RASTLANTI: JACQUELİNE du PRÉ – Serdar AYDIN

  Öğle üzeriydi. Deniz kenarındaki bankta oturmuş, güneşin tenimizi ısıtmasının rehavetini yaşıyorduk. Banka sırt üstü uzanmış, başımı sevgilimin dizlerinin üzerine koymuştum. Hafif bir rüzgar esiyor, Olga’nın saçları savrulup, ara sıra yüzüme değiyordu. Olga, bir Gürcü’ydü ve Fındıklı’daki konservatuarın bale bölümündeydi. Kısa süre önce tanışmıştık. Dedemin Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te doğmuş olması, …

AYRINTILAR...

ŞİİR NEREYE, TEKNOLOJİ NEREYE? – Ali Hikmet EREN

  1. doğum günümü kimse, hatta osman nuri bey bile bilmez. girmedim sosyal ortama; benim eşşekliğim belki, doğduğum günü sır gibi saklıyorum kendime. sadece ben ve annem biliyoruz o tarihi; babam bile bilmiyor. avm’ler, sigorta şirketleri, bankalar ezbere biliyor oysa doğum günümü… doğacağım günün arefesinde, doğduğum sabahın köründe, bir gün …

AYRINTILAR...

KARSAVURAN – Mahzun DOĞAN

Şimdilerde Keşan’da yaşamakta olan şair Tuğrul Asi Balkar’la dostluğumuz, 1980’lerin başlarına uzanır. İkimiz de üniversite öğrencisiydik henüz. Asi, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde “uzatmalı” olarak okuyordu. 1987’de bitirip o yılın Kasım ayında doktorluğa başladı. 27 yaşındaki bu genç doktorun ilk görev yeri de Kars’ın Çakmak Köyü’ydü. Ankara’dayken sık sık buluşur, görüşürdük. …

AYRINTILAR...